Dün akşam odana geldim.
Sakin bir deniz kıyısında uyuyor gibiydin. Kıyıya vurmuştun; üstün bile yarım örtülüydü. Başucunda açık unuttuğun lamba kızıla boyalı saçlarını aydınlatıyordu. Derinden nefes alıyordun... Belki üçüncü uykundaydın. Gözlerin yarı aralı; ne bu dünyanın somutluğuna hayır diyordun ne de rüyaların soyutluğuna... Arafta kalmıştın sen de çoğu fani gibi.
Sakin bir deniz kıyısında uyuyor gibiydin. Gecenin sessizliğinde odada bir tek varlığının oluşturduğu uğultu duyuluyordu. Sadece var olmanın bile bir sesi olduğunu biliyor muydun? Sadece bir yerde bulunmanın bile?
Sen vardın ve o odadaydın işte;tam önümde. Bir tutam saç alnına düşmüş,usulca süzülüyordu yüzünden. Tutup çekemedim. Hem artık bir anlamı da yoktu zaten,birazdan bitecekti her şey ve dönüp arkamı gidecektim, bir daha seni görmemek üzere... Yanına yaklaştım, kulağına fısıldadım; "çok güzelsin bugün ama affet..."
Affetmedin sanırım, kolay affedilir bir şey değildi sana yaptığım. Ama bu benim,böyle yapmalıyım. Saçına buselerin en siliğini, en suçlusunu ve en çirkinini ama en hafif ve hissedilmeyenini koydum. Üzgünüm ama artık yoktun ve ben bu görevimi bitirdim.
Üzgünüm meleğim;ben Azrail'dim!